Deprem Gerçeği ve Beklenen İstanbul Depremi

Ülkemizde yaşanan Gaziantep ve Kahramanmaraş depremlerinden sonra özellikle İstanbul genelinde vatandaşların aklında oluşan ve bize sıklıkla sorulan benzer soruların ışığında deprem gerçeği nedir, bu yazımızda cevaplamaya çalışacağız.

Ülkemizde yaşanan Gaziantep ve Kahramanmaraş depremlerinden sonra özellikle İstanbul genelinde vatandaşların aklında oluşan ve bize sıklıkla sorulan benzer soruların ışığında deprem gerçeği nedir, bu yazımızda cevaplamaya çalışacağız. İstanbul’da beklenen büyük deprem diğer depremlerle tetiklenir mi? Beklenen İstanbul depremi ne zaman? Hangi fay kırılabilir. 4, 2 ya da tek parça olarak mı kırılır? Deprem kaç şiddetinde ya da büyüklüğünde olur?

Bu sorular yıllarca özellikle her gerçekleşen depremin ardından tekrar edilmektedir. Vatandaşımız maalesef depremin ne zaman olacağıyla ilgilendiği için asıl meseleler ihmal edilmektedir. Özellikle burada tekrar cevaplamakta fayda görüyoruz: Depremin ne zaman olacağı net bir şekilde bilinebilecek bir olay değildir.

Önceki depremlerden gelen veriler (kataloglar, tarihi kayıtlar gibi) ve sahadaki aktif fayların konumu, uzunluğu gibi bilgiler ile istatistiki olarak belirlenmeye çalışılan bir konudur. Bu sebeple şu zaman deprem olacak diyen insanlara inanmayanız. Ancak, burada önemli olan her geçen gün depremin olma olasılığının arttığının bilincinde olarak bir an önce önlem almaya çalışmaktır.

Endişe ve panik sebebiyle asıl odak noktaları kaçırılmaktadır. Vatandaşlarımız özellikle ekranlara çıkan jeoloji mühendisleriyle gerçekleşmiş depremlerin ve gerçekleşecek depremlerin mekanizması üzerine çok zaman kaybetmektedirler. Bu konu zaten işin uzmanları ile çalışılarak hazırlanan Türkiye Deprem Tehlikesi Haritası ile belirlenmiştir ve yapısal hesaplarda deprem yükleri bu çalışma kapsamında dikkate alınmaktadır.

Depremde Zemin Etkisi Önemli Midir?

Vatandaşlar bir yandan bilgi kirliliği ile zeminin zayıf veya sağlam olması durumlarına göre binaların performansları tek bir parametre ile değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Zemin konusunu açarsak, zeminin zayıf olması (yumuşak ya da gevşek olması) binanın yıkılacağı anlamına gelmez. Diğer yandan da zeminin sağlam olması (sert, katı olması) binanın emniyetli olduğu anlamına gelmez.

Zeminin durumu, birçok değerlendirilmesi gereken parametrelerden sadece bir tanesidir. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi zemin, temel ve üst yapı parametreleri birlikte değerlendirilirler ve binaların taşıyıcı sistem performans değerlendirmesi ancak o şekilde doğru şekilde yapılabilmektedir. Faylara yakın evleri olan vatandaşlarımıza zemin konusunun yanlış aktarılması ile sağlam zeminlere sahip oldukları için etkilenmeyeceklerine üzücü bir şekilde inandırıldı.

Son yaşadığımız Gaziantep ve Kahraman Maraş’ta gerçekleşen 7,8 ve 7,6 büyüklüğündeki sarsıntılar sayesinde deprem gerçeği kendisini yeniden hatırlattı. Bu depremler gösterdi ki, faya yakın bölgelerimizde zeminin sağlam olması tek başına bir değerlendirme parametresi değildir!

Sağlam – zayıf zemin ile ezberlenen fay konusunu bir kenara bırakmamızın gerekliliği artık vatandaşlar tarafından da azımsanmayacak kadar anlaşılmıştır. Beklenen depremlere karşı binalarının ne kadar dayanaklı olduğu sorgulanmaktadır ve çözüm yolu aranmaktadır. İstanbul’a felaket getirebilecek bir deprem gerçeği karşımızda ve insanlarımızın bu deprem riskiyle nasıl mücadele edileceği yönünde bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Şunu belirtmemiz gerekir ki bilinçlenmiş vatandaşın talepleri olmadıkça yani ciddi bir kamuoyu baskısı olmadıkça deprem sorunu çözüme kavuşamayacaktır. Ayrıca bu konu ne yazık ki bugünden yarına hemen çözülebilecek kadar basit değil ve ciddi bir plan kapsamında kararlılıkla yıllarca çalışılması gereken bir gerçektir.

Depremin Büyüklüğü ve Şiddeti Arasında Fark

Her depremden sonra bir başka yanlış kullanım da depremin büyüklüğünün ve şiddetinin karıştırılmasıdır. Hayatımıza depremleri kaydeden cihazların girmediği dönemde kullanılan bina değerlendirme yöntemi için depremin şiddeti kullanılırdı. Depremin şiddeti, deprem etkisiyle yapılarda tahmin edilen veya gözlemlenen hasarın yaklaşık ölçüsüdür. Genellikle geliştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği kullanılır. Ölçek 1-12 arasında değişir.

Basitleştirilmiş bir anlatımla depremden sonra hasar yoksa şiddeti azdır ancak deprem büyük olabilir. Günümüzde artık sismik ölçüm ve kayıt yapılabilen bir ortamda depremlerin değerlendirilmesi için depremden açığa çıkan sismik enerji kullanılmaya başlandı. Bu enerji en yaygın olarak Richter derecelendirmesiyle büyüklük olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak günümüzde daha güvenilir bulunan ölçek moment büyüklüğüdür. Açığa çıkan enerjiyi daha doğru şekilde temsil ettiği bilinmektedir.

Şiddet ve büyüklük kavramlarını kısaca açıkladıktan sonra binalar için neden sadece depremin büyüklüğünün bir değerlendirme parametresi olarak kullanılmamasını açıklamamız gerekir. Depremin büyüklüğü oldukça önemlidir. Birçok insan diğer ülkelerde yaşanmış depremlerin büyüklüğüyle karşılaştırma yaparken yanlış değerlendirmeler yapmaktadır. Örnek olarak Japonya’yı alırsak “Japonya’da 7,5 büyüklüğünde deprem oluyor ama binalar ayakta kalıyor.” şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Bu tarz karşılaştırmalar son derece yanlış olmaktadır. Japonya’da oluşan depremler genellikle yüzeyin 200 – 300 kilometre altındadır ve yaklaşık 700 – 800 kilometre uzakta gerçekleşebilmektedir. Bu sebeple depremin 7,5 büyüklüğünde olması tek başına bir şey ifade etmemektedir.

Depremin büyüklüğünün yanında depremin ne kadar derinde olduğu ve yerleşim bölgelerine ne kadar uzaklıkta olduğu, fayın kırılma mekanizması çok önemlidir. Türkiye’deki depremleri bu parametrelerle ele aldığımızda depremler sığ depremlerdir. Yüzeye oldukça yakın olan depremler aynı zamanda çok daha etkili ve ne yazık ki ölümcül olmaktadır. Yüzeye yakın olduğu bir gerçekken fay hatlarının yerleşim yerlerine çok yakın olması işin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.

İstanbul Depremi Ne Zaman Olacak?

Peki, İstanbul’u ele alırsak ne kadar ciddiyiz? Akademik olarak Marmara Denizi’nin altından geçen fay hattının adeta röntgeni çekildi. 1999 yılından günümüze kadar üniversiteler tarafından yeterli derecede çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar ve raporlarla bütün olasılıklar hesaplandı. Ancak görüyoruz ki halkımız bu bilgilendirmelerden çok uzak kalmıştır. Vatandaşlarımıza deprem tehlikesi konusunda doğru adımlarla bilinçlendirmeler yapılamamıştır. Bu sebeple yapısal deprem riskimizin ve işin ciddiyetinin farkında olmamız gerekmektedir.

Binalarımızı deprem performansı raporu ile depreme karşı projelendirirken, güçlendirirken ve inşa ederken insan hayatını ne kadar etkilediğinin bilincinde olunması gerekir. Yapılan işlerin ne kadar önemli olduğunun anlaşılması ve bu işlerin titizlikle yapılması gerekmektedir. Bu konuda önerilerimiz için, “Depremde Yeni Binalar Çöker Mi? | Yeni Binalar Depreme Ne Kadar Dayanıklı?” yazımızı okumanızı tavsiye etmekteyiz.

SonrakiBina Güçlendirme Nasıl Yapılır? Maliyet Hesaplaması
Yorum Yazın